en
Çakıl Taşları, Gök Taşları, Yer Çekimi ve Kırmızıya DairKeçeler - Yeni Maddesellik: Günnur Özsoy'un Keçe Heykelleri Üzerine Hatıralar ve Mektuplar Akisinin İddiası - Günnur Özsoy ve Melis Golar söyleşisiHabitustan Momentuma, Nesneden Yapıya GeçişIşık Bütün, Benim Dünyam ParamparçaEsma Sultan'da Costa MeaCosta MeaCosta Mea ÜzerineGünnur İçin NotUfuk çizgisinin aşağısından ve yukarısından öykülerHız, tazelik ve canlılık - Günnur Özsoy ve Marcus Graf söyleşisiRastlantı ve Tasarı İkilemiÇakıl Taşları - Genel Yazı Günnur Özsoy'un HeykelleriBütün Gün / Her Gün 2Sanatın bir amacı var; o da ruhun zapturapta alınması. Paul Valéry
Rastlantı ve Tasarı İkilemi
Marcus Graf, 2013
               Günnur Özsoy’un yapıtları minimal heykelle güçlü estetik benzerlikler ortaya koyar. Ama aynı zamanda, kişisel düşünceler ve öyküleri ele alması bakımından minimalizmin formalizm inancından ayrılır. Yapıtları minimalizmden farklılık gösterir, çünkü mantıksal doğrusallıktan hoşlanmadığı gibi ona güvenmez de, ve sanatsal mükemmeliyetçiliğe karşı bir eleştiri getirir. Bu nedenle Özsoy’un sanatçı kimliği onu tüm katı sanat tarihsel ilkelerden özgürleştiren, akademik muhafazakârlığa karşı bir duruşa yönlendiren anarşik bir sanat nosyonu üzerine temellenmiştir. Sonuç olarak yapıtları her zaman biçimsel güzellik ve kavramsal derinliğin çarpıcı uyumunu ortaya koyar.
            Günnur Özsoy’un gerçekliğin algılanması ve kavranması arasındaki gri bölgede, aynı zamanda bilinç ile bilinçdışı, akıl ile duygu arası alanda çalışmanın bir yolunu bulması nedeniyle güncel serisi önceki heykellerinin hem devamı hem de radikalleşmiş hâli olarak değerlendirilebilir. Şimdilerde tasarı ve rastlantı, dizayn ve sezgi arasında heykeller oluşturmanın olabilirliğini sorguluyor. Geleceği görmek, yorumlamak ve anlamak üzere uygulanan geleneksel bir tür kurşun dökme yöntemini kullanarak ilk önce küçük, soyut ve organik görünümlü kurşun objeler yapıyor, sonrasında bu objeler çok daha büyük boyutlardaki heykelleri için bir model işlevi görüyor. Bu küçük modeller sıcak, erimiş kurşunun suyla etkileşmesinin sonuçlarıdır. Bu madde suyun yüzeyine çarptığı an donar ve çok tuhaf biçimlere bürünür. Organik-lirik, dışavurumcu-dinamik soyutlamalar arasında gidip gelmelerinden dolayı bu objeler kendi içlerinde özel bir estetik değere sahiptir. Polyesterden yapılan ve çeşitli parlak renklerin yanı sıra grinin tonlarıyla da renklendirilen modellerin büyütülmüş hâlleri ve canlı renk dokuları bir tür yabancılaşma etkisi yaratır ve bu etki basit kurşun modelleri heyecan verici bir aura ve çekici estetiğe sahip olan muazzam heykellere dönüştürür.
               Bir eskiz ya da tasarım planı olmadan, tüm akılsal ve mantıksal düşünme ve eylem biçimlerini dışarıda bırakıp yalnızca doğaçlama ve rastlantıyı kullanarak bir heykel yapmak mümkün müdür? Örneğin, Sürrealistler 20. yüzyılın başlarında otomatik yazı ile bunu denediler; daha sonra yüzyılın ikinci yarısında Jackson Pollock spontan ve sezgisel aksiyon-resimleriyle bunu elde etmeye çok yaklaştı. Ancak, resim yapma eylemi hâlâ bedenine bağlıydı, dolayısıyla tamamen tesadüfi olamadı. Hayatımızdaki hiçbir anın bilinç ve bilinçaltımızdan bağımsız olmaması gibi bedenimizin hiçbir hareketi de bilişsel yetkilerin dışında değildir. Ancak Günnur Özsoy, heykellerinin tasarım ve üretiminde bir adım daha ileri gitti. Kurşun modellerin şekillerinin tahmin edilmesi mümkün değildir. Erimiş kurşunu suya döktüğü anda kurşunun katı bir form kazanması süreci onun elinde değildir. O yalnızca katılaşmış hâlini biçimsel parametreler ve estetik açısından değerlendirebilir. Bu noktada heykelin yapımındaki ikinci aşama başlar. Şimdi sanatçı modele bir karşılık vermek ve sonraki heykelin biçim, format, boyut ve rengine karar vermek durumundadır. Üretim sürecinin üçüncü ve son bölümünde asıl yapıtı strafordan oluşturur ve sonra polyester dökümünü yapar. Dolayısıyla, rastlantı ve şansa bağlı olan ilk üretim sürecinin ardından gelen ikinci ve üçüncü aşamalar mantık, oran ve sanatsal amaçlara dayanmaktadır.
               Günnur Özsoy geleneksel folklorik bilgi, popüler batıl inanç ve rastlantısal biçim arayışını güncel heykel kuramı ve pratiğine dair bir içgörüyle birleştirerek çağdaş heykel alanını ileri götürmenin bir yolunu buldu. Geleneğe göre, dökülmüş kurşun objelerin gelecekten haber verdiğine inanılır. Ancak büyütülmüş, dönüşüm geçirmiş ve bağlamı değiştirilmiş bu hâlleriyle çok daha fazlasını ifşa edebilir ve günümüz heykel sanatının olası geleceğine işaret edebilirler.